4 Haziran 2018 Pazartesi

Mert...

MERT



      6 yasinda mahallemize tasinan Mert, zengin bir ailenin tek cocuguydu. Mahalledeki diger cocuklarin aksine sapsari sacli, sevimli ve bir hayli de zekiydi. Sevimli oldugu kadar da ismi gibi mert bir cocuktu. Kucuk yasina ragmen adaletli olmayi kendine görev edinmis, lafini esirgemeyen, delikanli bir cocuktu bizim Mert...


      Yillar gecti bu sari picle beraber, cok sevdik birbirimizi. Bizden 2 yas kucuktu ama 10 yasina geldiginde akil hocam, sirdasim, mahalle maclarinda kaptanim, hatta apartmanda kurulan "NATO" isimli cetemizde liderim bile oldu kucuk Mert. Oldukca aristokrat bi aileden gelmesine ragmen gizli bir serseri vardi icinde. Okul kavgalarinda da az kurtarmamisti beni ufacik boyuyla :) Sevgisini de gizlemezdi hic. Gelip durduk yere elini omzuma atar, islak islak öperdi hatta. Ilkokulda fır dönerdi kizlar bu sarisin picin etrafinda ama yook! Kizlarla yakalamaca oynamak yerine gelir, benim icin kendi parasiyla futbolcu kartlari alir, koleksiyonumu tamamlamaya calisirdi. Dedik ya zengindi iste pic ama en az kendisi kadar bize de yedirdi. Neyse yedigimiz ictigimiz ayri gitmedi iste yillarca. Mahalleden tasinanlar, okul degisenler, yeni gelen cocuklar derken bi ikimiz kaldik eski tayfadan....


Mert ve Ben - Bostanci sahil

 

     2003 yilinin baslarinda annemle Elazig otobus biletimizi aldik. 3 hafta ayri kalcagimizi ögrenince bunu sattim diye 2-3 gun soguk davrandi bana bu pic. Cüssesine oranla kalbi cok buyuktu, kiyamazdi bana ama belliydi bir seylerin yolunda olmadigi. Birkac gun sonra bi sabah nefes nefese  zile basti herkesi uykusundan ederek. Tunceli'deki anneannesi cok hastaymis, onu ziyarete gitceklermis ama nasil mutlu ibne :) Benim Elazig'dan Tunceli'ye gidip onlarda kalmama izin alabilmek icin gun boyu mekik dokuduk bizim evle onlarin evi arasinda. Annelerden onay geldi ama biz nasil mutluyuz. Kalktik internet cafeye gittik. Saatlerce oturup Google'dan Tunceli fotograflarina baktik, planlarimizi yapip, hayallerimizi kurduk...



    Biz annemle vardik Elazig'a 18 saatlik otobus yolculugunun ardindan. Yol boyunca Mert'e sövdüm. Picte para var ucakla gelcek tabi ne isi var bu pisligin icinde. 2 gun sonra annem beni Elazig'dan Diyarbakir havalimani minibusune bindirdi. Supriz yapcaktim Mert'e havalimaninda, kapidan cikar cikmaz beni görecekti. Ucagin inis saati geldi kapi acildi, insanlar cikti, kapi kapandi. Sonra kapi tekrar acildi, tekrar kapandi, tekrar acildi, tekrar kapandi. Bi meyve suyu kendime bi tane de ona alip, oturdum saydim 500 kere acildi o siktigimin kapisi ama ne Mert geldi ne annesi. Onun yerine bi anons geldi hoparlörden, ama ne anons... "Istanbul - Diyarbakir ucusunu gerceklestiren 'Konya' adli ucak yogun sis nedeniyle inise gectigi sirada kontrolunu kaybederek dusmustur..." Devaminda ne dedigini duymadim bile. O an var ya o an, o ani yasamamak icin hic yasamamis olmayi tercih ederdim. Hayatimda ilk kez soguk beton duvara sarilip agladim, ilk kez ölume aglamayi ögrendim, ilk kez orada cakti hayat sillesini bana. Bu aciyi kaldiramayacak kadar kucuktum ama Mert'im daha da kucuktu be aminakoyim... Mert ve annesiyle beraber toplamda 75 kisi hayatini kaybetti o ucakta. Hatta 75 bucuk. Cunku ben de bi yarımı, Mert'imi kaybettim o gün...

Sen benim icin her zaman 12 yasindasin Mert'im huzur icinde uyu...